Merve Öztorun
23 Temmuz 2014 Çarşamba
Seramik Evler / Ceramic Houses
Kentsel dönüşüm, kentlerin fiziksel
mekânda yeniden yapılandırılmasının bir gerekliliği olarak meşrulaştırılıyor.
Soylulaştırma ise, bu kez ekonomik ve sosyal mekân yeniden yapılandırılırken
fiziksel dönüşümün sürekliliğini garanti etmek üzere “tasarlanıyor”. Sulukule
Kentsel Dönüşüm Projesi, bunun en tipik örneklerinden biri. Türkiye’de
soylulaştırma, 1980’lerle birlikte devlet eliyle gerçekleştirilen kentsel
dönüşüm uygulamalarının bir sonucu olarak ele alınmıştır. Sulukule’de yaşanan
durum, bin yıldır aynı kent mekânını paylaşan ve dönüştüren Roman toplumuna
özgü niteliklere ve gereksinimlere uygun bir planlama anlayışı üretilmeyerek,
sosyal ve kültürel sürekliliğin koparılması ve derinleşen sosyal dışlanmadır.
Bu
çalışma tasarım aşamasında Sulukule’ye gidilip, fotoğraflar çekildikten sonra
oradaki evler ve yaşantıdan yola çıkılarak tasarım üretilmiştir. Çok uzun
süredir Sulukule’de yaşayan roman halkının kültürel renkliliği, bu yaşantının
yok oluşu ve geçmişte kalan bir görsel haline dönüşü renkli, kırılgan ve sert
karton görünümlü seramik evlerle ifade edilmiştir.
Sulukule halkı günümüz yaşam koşullarında geçimlerini sağlamak için bir
çok zorlu işin yanı sıra karton
toplayıcılığı ile de geçimlerini sağlamaya çalışmaktadır. Ayrıca Roman halkının
yaşadığı evlerin gecekondu tipi oluşuş onların günümüz yaşam koşullarındaki
durumunun bir göstergesi gibidir ve yaşadıkları evlerin karton dayanıksızlığı
ile örtüşmektedir.
17 Mart 2014 Pazartesi
16 Mart 2013 Cumartesi
24 Ağustos 2012 Cuma
Barış Müstecaplıoğlu'ndan Şamanlar Diyarı
Şamanlar Diyarı'nı okurken ilk dikkatimi çeken şey kitabın
kurgusuydu.Olağanüstü düzenli bir kurguya sahip.Kitabın başında karşımıza çıkan
bir harita var.Kitabı okurken sık sık bu haritaya bakma ihtiyacı
hissedeceksiniz.Kitabın ilk bölümünde Derkarna denilen bir yerde-sultanlık
sarayında- bir hırsızlık gerçekleşiyor ve ardından takip başlıyor.Kitabın ilk
bölümünü bitirip ikinci bölümüne gelince farklı bir hikaye okumaya
başlıyorsunuz.Üçüncü bölümde tekrar farklı karakterleri tanıyoruz.Çok geçmeden
bu hikayelerin karakterlerinin hangi
noktada kesişmeye başlayacağıyla ilgili hayaller kurmaya başlıyorsunuz.Bu
hayallerin yavaş yavaş gerçekleştiğini kitabın sayfalarını değiştirirken
keşfediyoruz.Kitabı okurken ilk bölümlerde karakterlerin farklı farklı bölümler
içerisinde kendi hikayelerinin anlatılmasını sevmemiştim.''Neden şimdi bu
heyecanlı hikaye devam etmiyor da başka karakterlerin hikayelerini okuyoruz.''
demiştim ama bu düşüncem çok geçmeden buharlaşıp uçtu.Bunun ilerideki
karşılaşma bölümlerinde,karekterlerin hikayelerini bilmemiz sebebiyle,neden
birbirleriyle karşılaştıklarını çok net anlıyoruz.Bir filmde bir sahne
görürsünüz,sonra bu sahneyi anlamak için ardından flashback sahneleri gelir ve
o sahnenin nedenlerini anlarız.Bu dizilim bize merak duygusu veriyor.Barış
Müstecaplıoğlu bunun tersini yapmış.İlk önce karakterlerin hikayeleri,ardında
da kesişme bölümleri.Bu şekilde hem merak hem heyecan hem de hayalgücünüzü
kullanmış oluyoruz.İleride ne olucak diye merak ederken heyecan duyuyoruz(zaten
her hikayede heyecan unsuru yüksek.) ve neler olabileceğini hayal ediyoruz.İşte
bence bu çok düzenli bir kurgu.Kitabın kurgusunun bu şekilde olması,kitabın
öteki kavramı üzerine temellendirilmesini destekler nitelikte.Farklı
kimliklerin ayrı ayrı bölümlerde verilmesi,öteki kavramının yarattığı
'ayrılmışlık' olarak da görülebilir.Ve aslında Şamanlar Diyarı'nda anlatılan,bu
kimliklerin aslında bir arada ne kadar düzgün bir ilişki kurabileceklerinin
mesajı niteliğindedir.Farklı hikayelerin kesişmesindeki amaç da bu mesaja
hizmet eder. Bu güne kadar ''Öteki'' kavramını pek çok alanda
işlenmiştir.Sinema,edebiyat ve en çok da Güncel Sanat'ta karşımıza çıkan bir
kavramdır.Öteki kavramının fantastik bir kurguda bu kadar güzel
işlenebileceğini hiç düşünmemiştim.Barış Müstecaplıoğlu'nun hayallerine
sağlık.Aslında Şamanlar Diyarı bu maceranın ilk kitabı.Ardından gelişecek
olayları sabırsızlıkla bekliyor olacağım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)